Dünya İçtihadı

Melda Onur
5 min readApr 22, 2020

--

“Olası Dünya”nın, olası mı geldi diye düşünmeden edemiyorum.

Şaşkınlıkla yaşadığımız, maruz kaldığımız endişeleriyle, maruz bırakıldığımız öfkeleriyle dolup taştığımız COVID19 salgınının burun kıvrılan “İklim Krizi” uyarılarının bir fragmanı olduğunu düşünmüyor muyuz?

Kutup ayılarından bana ne ya!”dan “Yarasa mı yiyorsunuz ulan midesizler”e yol alan tartışmaların dayandığı noktalı virgülde şunu anladık ki, “Uzundere’deki nehir santrallerinde kapana kısılan kırmızı benekli alabalıklar yok olup gittiğinde, Ahmet Akif ve Ömer Tayyip’in de geleceğinden bir şeyler yok olur gider.”

Bu cümle 22 Mayıs 2012 tarihinde, TBMM’de Dünya Biyoçeşitlilik Günü için yaptığım Gündem Dışı Konuşma’dan alıntıdır. Bulunduğu paragraf ise şöyledir:

“Çevre konusunu bir çiçek, böcek, bir grup beyaz yakalının oyalanma aracı olarak mı görüyorsunuz? Geçtiğimiz günlerde Çevre Komisyonu olarak — burada da arkadaşlarım var- uluslararası bir sözleşme imzaladık balinaların korunmasına dair. Bürokrat arkadaşlar çok mutluydu, çünkü bu çok önemli bir konuydu, biz imzalarsak koruyan taraf sayısı öne geçiyordu. Bir tanesi “Gerçi bizim sularımızda balina yok ama bizim için prestij meselesi” dedi, prestij… Oysa uzak denizlerde doğal olmayan koşullarda bir balina ölürse Türkiye’nin bir köyünde bir küçük çocuğun geleceğine, yaşam hakkına gölge düşer. Bizde yetişmeyen türleri korumak çok kolaydır, oysa Uzundere’deki nehir santrallerinde kapana kısılan kırmızı benekli alabalıklar yok olup gittiğinde, Ahmet Akif ve Ömer Tayyip’in de geleceğinden bir şeyler yok olur gider. Tortum’daki Ödük Çayı’nda bir su samuru ölür, bir meyve ağacı kurursa, bu Leyla’nın da geleceğinden kayıptır. Kozak’ta fıstık çamları soludukları havayla kururken, aynı havayı soluyan insanlara ne olur? İklim değişikliği sadece kutup ayılarının sorunu değildir.”

“Başka Bir Dünya Mümkün” ne demekti?

Bu slogan uzun yıllardır Dünya Sosyal Forumu’nun savunucuları, çevre aktivistleri, yaşam alanı mücadelecileri, — artık isimlerini nasıl adlandırırsanız — daha iyi bir dünya arzulayan ve bu uğurda mücadele edenlerin mottsu oldu. Başka Bir Dünya Mümkün.

Mümkün Dünya… Possible World… Olası Dünya…

Felsefedeki “Olası Dünya/Dünyalar” meselesinin, çevrecilerin “Başka Bir Dünya Mümkün” tahayyülü ile paralellik taşıdığını düşünürüm. Çıkış noktaları aynı olmalı; çünkü her ikisi de aslında bize çok yakın olan, ama yaşayamadığımız/ıskaladığımız bir dünyayı tanımlıyor.

Ancak “Başka Bir Dünya Mümkün” gelecek için bir umut verirken, “Olası Dünya” daha çok kaçırılmış bir fırsat, tercih edilmemiş başka bir dünya seçeneği gibi…

Olası dünya konusu çağdaş düşünürlerden David Kellog Lewis tarafından enine boyuna çalışılmış ancak, felsefe sofrasına konması bir hayli eski. Gottfried Leibniz yaşadığımız dünyayı “olası dünyaların” en iyisi olarak kabul ederken, Arthur Schopenhauer yaşadığımız dünyayı bütün olası dünyaların en kötüsü olarak tanımlıyor.

Tüm tartışmalardan varılan sonuç; olası dünyaların var olduğu, dünyamızın da o olası dünyalar arasında olduğu…

“Olası Dünya” film senaryoları için de çok çekici olmuştur. Butterfly Effect (Kelebek Etkisi) Sliding Doors (Raslantının Böylesi) kişisel “Olası Dünyaları” hikaye eder. O an öyle yaşanmasaydı, kadın erkeğe orada rastlamasaydı, o kaza olmasaydı, eve biraz daha geç gelseydi… Aslında hepimizin hayatında olası dünyalar var. Yol ayrımlarımızda o dünyalardan birini seçiyoruz ve hayatımızın sonuna kadar aklımız diğerinde kalıyor. Bunlar bizim küçük hayatlarımız.

Peki ya dünyamızı bir felaketin eşiğine getiren kararlar, eylemler ve dayatmalar silsilesi… Ve bunların kişileri. Daha çok silahlanma, daha çok yayılmacılık, daha çok zenginlik adına kirletme, yok etme, yerinden etme, öldürmenin failleri… Onlar olmasaydı Başka Bir Dünya Mümkün müydü? Olası Dünya?

Soluk Mavi Nokta’mız

“Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı” (Carl Sagan, Soluk Mavi Nokta, 11 Mayıs 1996)

Birbirlerinden onca nefret edenler bugün aynı düşman tarafından tehdit ediliyor. Büyüğü de küçüğü de, doğusu da batısı da…

Bir süredir herkesin aklında, fikrinde, dilinde “Bundan sonra ne olacak” sorusu var. Corona günlerinin hatta aylarının ne kadar süreceği belirsizliğini korurken Post-Corona döneminin tasavvuru yapılıyor. Kimi iyimser, kimi kötümser. Schopenhauer’in torunları bu dönemin zaten otoriter eğilimli iktidarların daha fazla otoriterleşmesine zemin hazırladığını ve herşeyin daha kötü olacağını söylüyorlar. Leibniz’in iyimser ardılları ise Corona sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı tahminini pozitif bir yaklaşımla yapıyor.

Bu krizin İklim Hareketi için yeni bir kapı açacağına inanan iklim aktivistleri de var. Sonuçta görünen o ki, COVID19 ve türevleri, yakın ya da uzak bir gelecekte yavaş ya da hızlı birçok şeyi değiştirecek. Sağlık politikalarını, eğitim politikalarını, yatırım ve üretim politikalarını sil baştan değiştirecek. Tabii aklı olan devletlerde…

Dünya İçtihadı mümkün mü

Daha da ileri gidelim; bir Dünya İçtihadı (Earth Jurisprudence) mümkün mü acaba? Nedir bu? Wikipedia’dan alıntılarla kısaca şöyle:

İnsanların dünyadaki tüm canlı varlıklardan oluşan topluluğunun sadece bir parçası olduğu ve bu topluluğun her bir üyesinin refahının bir bütün olarak Dünya’nın refahına bağlı olduğu gerçeğine dayanan bir hukuk ve insan yönetişimi felsefesi olarak tanımlanıyor Dünya içtihadı. İnsan toplumları ancak kendilerini bu daha geniş Dünya topluluğunun bir parçası olarak düzenledikleri ve evrenin evrensel temel yasalar veya ilkelerle tutarlı bir şekilde yaptıkları takdirde bu içtihadı oluşturabilirler. Dünya içtihadı, hükümet etme, toplumsal ve biyolojik süreçlere evrensel ilkeler uygulanarak ortaya çıkıyor.

Dünya içtihadı, yönetişimin insanlığın ötesinde tüm Dünya topluluğuyla ilgisi konusundaki anlayışımızı genişletmeye çalışır. Antroposentrik yani insan merkezli olmaktan ziyade Dünya merkezlidir. Sadece insanlar arasında değil, Dünya topluluğunun tüm üyeleri arasındaki ilişkilerin sürdürülmesi ve düzenlenmesi ile ilgilidir.

Dünya içtihadı, etik, yasalar, kurumlar, politikalar ve uygulamaları içerebilecek insan yönetişim sistemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması için felsefi bir temel sağlamaya; kişilerin bir yaşam biçimi olarak Dünya içtihatlarına uygun olarak yaşamalarına vurgu yapar. Dünya içtihadı, belirli bir insan topluluğunun kendisini Dünya topluluğunun bir parçası olarak nasıl düzenleyeceği konusundaki anlayışını yansıtmalı ve içinde bulunduğu Dünya hukukun niteliklerini ifade etmelidir. Dünya içtihatlarının özel uygulamaları, ortak unsurları paylaşırken toplumdan topluma değişecektir.

Hukuk Fakültelerine giriyor

Nisan 2001'de uluslararası bir konferansta tartışılan Dünya İçtihadı, bazı Hukuk Fakültelerinde de okutulmaya başlandı. Örneğin Florida’daki Barry Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2007’de başlattığı Dünya İçtihadı programını nasıl tanıtmış bir bakalım: Bu derste öğrenciler “Dünya merkezli içtihat ilkelerini” keşfedecekler. Dünyadaki yaşamın sürmesini sağlayan bir Büyük Hukuk (Yeryüzü Hukuku) bulunuyor. Katolik öğretim, iyi düzenlenmiş bir toplumun temelinde yer alan ahlaki ilkeleri vurgular. Modern iç hukuk ise bunun aksine “pozitif yasa”yı vurgular. Bu ders ise öğrencilerin hukukun bir bütün olarak Dünya’nın refahına nasıl hizmet edebileceğini sorgulamak için pozitif yasanın ötesine geçmelerini sağlar. Dersin içeriğinde, Dünya merkezli hukuk için kozmolojik, ekolojik ve sosyal bağlamlar, ekolojik bir dünya görüşü ilkeleri, 1982 BM Doğa Şartı, Dünya Şartı, yerli halkların yasal kavramları, ekoloji ve Dünya içtihadı için ortaya çıkan yasal ve adil çözümleri bulunuyor.

Corona ile dünya yeni ve gözardı edilmiş bir tehdit ile burun buruna geldi. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Acaba “Olası Dünya” dünyalardan birinin olası mı geldi diye düşünmeden edemiyorum.

--

--

No responses yet